Pir Sultan Abdal

Yıldız Dağı'nın Eri: Pir Sultan

Bilinen gerçeğinden çok adı etrafındaki söylenceler ile var olan Pir Sultan Abdal, Yıldız Dağı dışında birbirinden çok uzak yerleşim yerlerinde izine rastlanılan bir kişiliktir.

Anadolu Alevileri ile Irak coğrafyasının kopmaz bağları vardır. Bu bağlar Pir Sultan Abdal’ın şiirlerinde de sık sık görülür. Kerkük Sancağını içeren bir tahrir kaydında Azerbeycan Nilkaz çevresinden ad alan Nilkaz cemaati üyelerinden bir kesiti, Şuhud Komu Karyesi yani köyünde yaşamaktadırlar. Bu köyde yaşayanların tümünün adı Alevi ad vurma geleneğine uygundur. Bunların içerisinde dikkati çeken önemli bir isim vardır. Bu isim ‘’ Pir Sultan veled-i Hamza ’’ dır (111 Numaralı Kerkük Tahrir Defteri, 2003: 114). 1526-27 Yıllarında yaşanan Kalender Çelebi başkaldırısının ardından Anadolu’dan Irak coğrafyasına zorunlu göçler yapıldığı dikkate alınacak olursa böyle bir bağ aramak yanlış olmaz.

Aşıklık geleneğini yaşatanlar içerisinde bir başka Pir Sultan’a daha rastlanmaktadır. Bu kişi Serezli Pir Sultan lakabı ile bilinmektedir. Serezli Pir Sultan, Kesriyeli Kasım Baba ve Koçinalı Hüseyin Babalar ile Yanya fethinde bulunmuştur. Yanya fatihi olarak bilinen Arslan Paşayı korumuş, fütuhat erlerindendir (Temizkan,2000: 352).

Pir Sultan Abdal’ın esas adının Koca Haydar olduğu söylenir. Sivas Divriği ilçesi ile Kemaliye (Eğin) ilçelerinin müşterek yaylası olan Sarıçiçek Yaylasında Koca Haydar adına bir türbe vardır. Türbede mezar taşı olmayan bir sanduka bulunmaktadır. Türbe duvarına iliştirilen ve çok silik olan mezar taşında ‘’ Şeyh Dehman ibni Seyyid Şeyh İsmail ibni Seyyid Şeyh Koca Haydar ’’ yazılıdır. Bundan oğlunun adının İsmail torununun adının Dehman olduğu anlaşılmaktadır. Kitabeden mezarın torunu Dehman’a ait olduğu anlaşılmaktadır.

1849-1868 Yıllarında Hacı Bektaş Dergahı Postnişini olan Turabi Baba tarafından Koca Haydar evlatlarından Erzade Baba’nın oğlu Cafer Halife için verilmiş 1856 tarihli bir ‘’izin-name’’ bulunmaktadır. Koca Haydar adını verdiği ocağın piridir. Akpelik (Gemhu) köyünde bu soydan dedeler yaşamaktadır. Bu dedeler günümüzde ‘’Koca’’ soyadını taşımaktadırlar. Sarıçiçek Yaylasında türbenin bulunduğu mevki ‘’ Koca Haydar ’’ adını taşımaktadır (Özen, 1996: 216-219). Bu çalışmayı yapan Kutlu Özen, bu türbedeki Koca Haydar ile Pir Sultan Abdal’ın ayrı kişiler olabileceği düşüncesindedir.

Pir Sultan’a ait bir başka makam daha bulunmaktadır. Malatya Sivas sınırındaki Ayrancı Dağı Kayabaşı’nın üzerinde Pir Sultan Dağı denilen bir mevki vardır. (Aytaş, 2011: 39).

Yine Çorum ili Alaca ilçesinin Kayabüvet köyünde ise Pir Sultan Tekkesi bulunmaktadır (Geçmişten Geleceğe Etonya Hüseyinabad Alaca, 2002: 66. 79. 277). Pir Sultan Evladı diye adlandırılan bazı dedeler Tunceli Pülümür ve Erzincan Kiştim köyündedir (Kaya, 2010: 160).

Yusufoğlan köylüleri genellikle yaz mevsiminde değişik dileklerle, adaklar ve kurbanlar ile gidip, ‘’ Kalan Er’i ‘’ ziyaret ediyorlar. "Bu Kalan Erler Pir Sultan’ın yaşadığı dönemden kalmadır" diyorlar. Yıldız Dağı bilindiği gibi Pir Sultan Abdal’ın yaylasıdır. Yaşadığı acılardan sonra Yıldız Dağına dönüp, ‘’ Bundan böyle burada yayla yaylanmasın ’’ diye söylediğini anlatıyorlar. O gün bu gündür, Türkmen buraya yaylamak amacıyla hiç gitmez, diyorlar.

Pir Sultan Yıldız Dağı’ndan inip çevredeki dokuz köye uğramış, Osmanlının zulmüne karşı birlik olup, direnmeyi önermiş. Uğradığı köylüler de, Osmanlının çok zalim ve güçlü olduğunu, direnecek güçleri olmadığını, bu işten vazgeçmesini, köylerini de terk etmesini söylemişler. Bunun üzerine Pir Sultan Abdal dönüp Yıldız Dağına Kalan Er (Kara Ören) adlı mevkiye gidiyor. Her şeye rağmen kendisini sevenleri başına toplayıp bir süre orada yaşıyor.

Sultanlık unvanını da Yıldız Dağında Yıldız Yaylasında Kalan Er’de yaylada iken aldığı söyleniyor. Pir Sultan bir gün düşünde Hünkar Hacı Bektaş Veli’yi görüyor. Hacı Bektaş Veli kendisine bir dolu içirip, eline bir de çam dalı verdikten sonra ‘’ Artık sen Pir Sultan’sın,’’ diyor. Pir Sultan’a bir elma uzatıyor. Pir Sultan elmayı alırken, Hacı Bektaş Veli’nin sağ avucunun içindeki ‘’yeşil beni’’ görünce, onu tanıyor. Hünkâr’ın elini öpüp, ‘’ Sen benim pirimsin,’’ diyor. Sonra da gidip, yedi yıl Hacı Bektaş dergahında hizmet ediyor. Banaz’a bundan sonra yerleştiği söyleniyor.


Pir Sultan Abdal Yusufoğlan Köyünde

Pir Sultan Abdal, inanmışlığın, direncin ve su gibi akıcı bir dil ile yüreğindekileri korkusuzca söyleyen aşıkların sembolü, büyük insan… Bir insan yüreği ne kadar büyük olursa, halk belleğinde o kadar uzun soluklu kalabiliyor. İşte onların başını çeken ölümsüz insanlardan biridir Banaz’ın rençberi, Yıldız Dağı’nın yaylacısı, namı diğer Koca Haydar Pir Sultan Abdal’dır.

Koca Haydar Pir Sultan Abdal bir kış, kalkar Banaz’dan Yusufoğlan köyüne ceme gelir. Cemler arınıp aklanmanın, sorulup sorgulanmanın olduğu kadar, dostlar ile halleşmenin de yeridir. İnsanlar orada yeni bir ruh bir kimlik bulurlar. Cem kurulmuş, on iki hizmet için herkes hazırdır. Pir Sultan içeriye girdiğinde dostlarından Derviş Ali’yi canların arasında göremez. Kendi kendine ‘’ Derviş Ali hakiki Derviş Ali olsa tarikatımda bulunur’’ diye sitem eder. Bu içten ve gönülden gelen tatlı sitem, Tokat Almus Varsıl köyünde yaşamakta olan Derviş Ali’ye malum olur. Tedirginleşen Derviş Ali eşine; ‘’ Pir Sultan beni istedi, lokmamı yap, gideyim ’’, der. Biraz önce yıkanmış ve ıslak olan köyneğini ateşe tutup, kuruturken eşi de lokmasını hazır eder. Çok çabuk pişerek eşini de şaşırtan lokmayı alıp, kış günü yollara düşüp, Yusufoğlan köyündeki cem evinde Pir Sultan’ın darına durur.

Sabahtan uyandım kuşlar sesine Arzuladım geldim Pir Sultan deyi
Bir dilek tutana bin hac yazılır Arzuladım geldim Pir Sultan deyi
Yıldız Dağına da uğrar yolumuz Al yeşil kırmızı giyer donumuz
Guduretten Kuran okur dilimiz Arzuladım geldim Pir Sultan deyi
Yusufoğlan’ında gelmiş baharı yazı Dertlere dermandır onun gövheri
Abdal Pir Sultan’ın çoktur güferi Arzuladım geldim Pir Sultan deyi
Galaner’den gönderdiler Bulağ’a Mevlam kabul eyle sen bu dileği
Çevre yanın abu zemzem suları Arzuladım geldim Pir Sultan deyi
Senin gibi hiç yoğ idi ellerde Hatem’inen balkıyordun nurlarda
Ali’yinen bile idin sırlarda Arzuladım geldim Pir Sultan deyi
Derviş Ali idim darına duran Kaldırıp perdeyi cemalin gören
Doksan bin kelamın manasın veren Arzuladım geldim Pir Sultan deyi

Bu doğaçlama deyişin ardından Pir Sultan Abdal ile Derviş Ali niyazlaşarak muhabbete başlarlar. Yakup Eryiğit ve arkadaşlarının aktardıklarına göre; Yıldızeli Banaz köyünde yaşan ve günümüze ‘’ Salih Ağagil ‘’ diye anılan aileler Pir Sultan Abdal soyuna en yakın aile olarak kabul edilmektedir. Bunlara Turan Dedeler de denir. Pir Sultan süreği bu aile tarafından yaşatılmıştır, denmektedir. Çorum Alaca ilçesi Gökköy’de yaşayan dedeler Pir Sultan Abdal soyundan olmayıp, Hacı Bektaş Veli dergahından el alarak hizmet yürütmeye başlamışlardır.

Pir Sultan’ın Derviş Ali ile buluşma, görüşme, özlem giderme isteği, yaşadıkları dönemde çektikleri acının büyüklüğündendir. Her ikisi de Hak yoluna baş koymuş, özlü insanlardır. Birbirlerini görmek bile onları motive etmekte, güçlendirmektedir. Derviş Ali ile ilgili bilgiler oldukça sınırlıdır. Birçok Alevi topluluk Malatya üzeri Anadolu’ya dağılmışlardır. Malatya Hekimhan Hasançelebi köyünde bir gurup aile Derviş Aliler adıyla anılmakta, bu adı Derviş Ali’den aldıklarını söylemektedirler. Aile yaşlılarından Mürteza Şirin de kendilerinin Derviş Ali evladı olduklarını söylemektedir. Mürteza Şirin, halk dilinde ‘’sır olduğu’’ söylenen Derviş Ali’nin mezarının Hasançelebi köyünün üzerindeki eski mezarlığın (Molla Mustafa’nın mezarı buradadır) altından geçen su arkının içinde olduğunu ve bu şekilde kaybolduğunu söylemektedir. Molla Mustafa’nın mezarı ile kaybolan Derviş Ali’nin mezarı arası elli metre kadardır. Hasançelebi’de Hüyük Deresi’nin Kuruçay’a karıştığı yere yakın bir yerde İstilöğ lakabı ile bilinen kişi ile İdöğ Veli lakaplı kişinin bahçesi arasında bir ev yıkıntısı/peğ yeri bulunmaktadır. Bu aileler ve bahçe komşuları bu kaba taşlardan oluşan yıkıntıyı ‘’Derviş Ali’nin Peği’’ olarak anılmaktadır.


Kaynak: Dünden Bugüne Yusufoğlan, Ali AKSÜT, Yusufoğlan Köyü Derneği Yayınları, Ankara, 2013
logo